Türk Futbolu zor günlerden geçiyor.
Hakem yumruklamalar, takımı sahadan çekmeler, sahanın ortasında futbolcuların tekme tokat birbirine girmesi, neler neler.
Her hafta bir olay, çok maçta çiğnenen fairplay kuralları.
İddialar, suçlamalar, karalamalar havada uçuşuyor.
Rahmetli İslam Çupi’nin ifadesiyle, “renk aşkı denen bir sosyal körlüğün” yarattığı bu kaos ortamında futbolun asıl amacı “dostluk ve kardeşlik” ilkesinden vazgeçilerek tribünler birbirine düşman ediliyor.
Görüyoruz ki, futbol federasyonu bu çirkinlikleri önlemekte basiretsiz.
Bilgisizler tarafından yönetiliyoruz.
Böyle karanlık ortamlarda örnek olacak liderlere ihtiyaç var.
Fenerbahçe ve Galatasaray hiç şüphesiz futbolumuzun lokomotifleri.
Tarihi misyon ve vizyonları bu liderlik görevini onlara veriyor.
Yarın iki kulüp için de büyük bir fırsat.
Tüm Türkiye’ye dostluk ve kardeşlik içinde nasıl rekabet edilir gösterebilirler.
Çünkü geçmişleri bunun örnekleriyle dolu.
Birkaç örnek verelim.
Tarih 10 Ekim 1914’di.
Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşacaktı ama Galatasaray sakatlık ve hastalıklar nedeniyle kadro kuramıyordu.
Fenerbahçe Başkaptanı Galip Kulaksızoğlu, Galatasaraylılara, “Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim” teklifini götürdü. Galatasaray büyük bir mutluluk ve şükran dolu teşekkürle teklifi kabul etti. 10 gün sonra oynanan maçı
Galatasaray Fenerbahçe’yi 6-1 yendi.
Tarih 17 Kasım 1922’ydi.
Fenerbahçe ile Galatasaray Kadıköy’de oynayacaktı. Ancak günlerdir yağan yoğun yağmur sahayı balçık tarlasına çevirmişti. Fenerbahçeliler Galatasaray Kulübüne telefon ederek, “Saha çok kötü, sizi böyle ağırlamak istemeyiz, arzu ederseniz maçı erteleyelim” dediler. Galatasaray Başkaptanı Necip Şahin, bunun üzerine, “Anamız bizi bugün için doğurdu Galip Bey. Gelip maçı oynayacağız.” cevabı verdi. Maçı Fenerbahçe 3-0 kazandı.
Tarih 23 Ocak 1925’ti.
Fenerbahçe ve Galatasaray Vatan Kupası’nda Taksim Stadı’nda oynuyordu. Maçın ikinci yarında Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı pozisyonunda, stadın büyük balkon kısmı çöktü. Fenerbahçeli Cafer Çağatay, bu gelişme üzerine penaltı atışında topu bilerek kaleci Ulvi Yanal’a teslim etti.
Tarih 7 Haziran 1932’ydi.
Fenerbahçe kulübü yanmış, çok büyük ekonomik bir zarar oluşmuştu. Kulüp yardımlarla ayakta durmaya çalışırken, yangından önce kararlaştırılan Selanik Karması ile oynanacak maç iptal edilememişti.
Fenerbahçeli futbolcular soyunma odasında moral bozukluğu nedeniyle maça ayakları çıkamayacak durumdaydılar.
Bir anda kapı açıldı ve içeriye Galatasaray kaptanı Aslan Nihat (Bekdik) ile dönemin Galatasaraylı 6 ünlü futbolcusu girdi. “Bu kara gününüzde sizi yalnız bırakamazdık. Bizleri de aranıza kabul ederseniz; ben ve takım arkadaşlarım bu maçta sizlerle birlikte Fenerbahçe forması altında oynamaya hazırız” dediler. Ve Fenerbahçe/Galatasaray karması
Selanik Karması’nı 4-0 yendi. Günün hasılatı olan 910 Lira da Kızılay’a bağışlandı.
1969’da Galatasaray’ın efsanesi Metin Oktay ile Fenerbahçe’nin efsanesi Can Bartu’nun 10 dakika süreyle birbirlerinin forması ile mücadele etmesi unutulur mu?
İki kulübümüzün başkanları, yöneticileri, teknik adamları, futbolcuları ve taraftarları için yarın tarihi fırsat.
Örnek olmaları gerekiyor.
Türkiye’ye dostluk ve kardeşlik mesajları göndermeleri gerekiyor.
Sahada kora kor bir mücadele, tribünlerde kol kola bir dostluk.
Yaparlarsa bu derbinin kaybedeni olmaz, sadece ikisi değil Türk futbolu kazanır.
Bilmiyorum çok mu hayalciyim.
Ama hayalsiz de yaşanmıyor ki.