Işıkhan: Türkiye yüzyılına yakışan iş kanunu ve çalışma hayatına dair elimizden geleni yapacağız
13 mins read

Işıkhan: Türkiye yüzyılına yakışan iş kanunu ve çalışma hayatına dair elimizden geleni yapacağız

ÖZLEM SARSIN / İZMİR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası işbirliğiyle düzenlenen İzmir İş Dünyası Toplantısı’na katıldı.

İzmir iş dünyası işçilik maliyetlerinden, kadın istihdamına, maliyetlerin yükünden, mevzuatlara kadar geniş bir yelpazede, yaşanan sorunları dile getirdi. Bakan Işıkhan, İş dünyası ile her daim uyumlu hareket etmeye ve iş insanlarına verebilecekleri maksimum desteği vermeye özen gösterdiklerini söyleyerek, “Son günlerde çalışma hayatı ile ilgili bizim dışımızda çokça yorum ve haberler olduğunu görüyoruz. Tabi ki çalışma hayatı dinamik bir yapıya sahip, her zaman üzerinde konuşulacak, daha iyisini nasıl yaparız diye tartışılacak bir alan. Bilmenizi isterim ki biz istişare kültürüne önem veren bir hükümetiz. Geçtiğimiz ay cumhurbaşkanımızın iş kanunun yeniden ele alınması konusunda bir açıklaması oldu. Biz de çalışma toplantılarımıza başladık, bu sürecimiz devam ediyor. Özellikle belirtmek isterim ki işçi ve işverenlerimizin kazanılmış haklarını korumayı öncelikliyoruz. Türkiye yüzyılına yakışan bir iş kanunu ve çalışma hayatına dair elimizden geleni yapacağız. Bu yüzden doğrudan bizden bir açıklama gelmediği sürece kamu oyunda yer alan haberlerin dikkate alınmaması gerektiğini belirtmek isterim. Yapılacak çalışmalar tüm paydaşların ortak görüşleri ile belirlenecek.” dedi.

Bakanlık olarak 2500’ü aşkın personelleri ile İzmir’in hizmetinde olduklarını kaydeden Bakan Işıkhan, “Çalışma hayatı için daha iyi neler yapabilirizin cevabını arıyoruz. Derdi ola derman arar, bizim dermanımız çalışmak. 2023 yılı boyunca şehrimize işverenler tarafından işkur’a ulaşan işçi talebi 143 bin’in üzerinde, bunun karşılığında ise İzmir’de çeşitli sebeplerle kayıtlı iş arayan sayısı 114 bin. Bir tarafta işçi talebi var diğer taraftan iş arayan kesim var. İzmir ve tüm şehirlerimizde işverenlerimizin ve vatandaşlarımızın İşkur sistemine dahil olmalarını tavsiye ediyoruz. İstihdamda ve iş gücünde rekorların kırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Mart ayında açıklanacak 2023 yılı verilerinde 2002 yılından bu yana en yüksek iş gücüne katılım oranları ve istihdam oranlarını bekliyoruz. Tüm göstergeler son 22 yılın en düşük işsizlik oranının ortaya çıkacağını da işaret ediyor” diye konuştu.

‘Çalışanların işveren üzerindeki yükünün makul seviyeye getirilmeli’

İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, asgari ücrette yaşanan artışlar, işçilik maliyetlerine doğrudan yansıdığından reel sektör açısından büyük önem taşıdığını söyleyerek, işçilik maliyetlerinde yaşanan bu artışın reel sektörün rekabet gücünü azaltarak uluslararası arenada rakipleriyle eşit şartlarda yarışabilmesini zora soktuğunu ifade etti. Buna bağlı olarak da ihracatın gelişmesinin önünde büyük bir engel teşkil ettiğini belirten Özgener, “ Bizim beklentimiz bundan sonraki süreçte asgari ücret düzenlemelerinin, hedeflenen enflasyon oranlarına göre yapılması yönündedir. Zira; yükselen iş gücü maliyetleri, reel sektörün mevcut çalışan sayısını korumasını zorlaştırıyor. Bu durumun sonuçlarını, TÜİK tarafından açıklanan “Ücretli Çalışan İstatistikleri” de teyit ediyor. Sanayi sektöründe ücretli çalışan verilerinin son üç 3 aydır düşüş trendinde olduğunu gözlemliyoruz. Çalışanların işveren üzerindeki yükünün makul seviyeye getirilmesi; hem iş gücünün korunmasında, hem de kayıt dışılığın önlenmesinde önem arz ediyor. Kayıt dışılığın yarattığı haksız rekabetin önüne geçilebilmesi için kontrol, denetim ve gerektiğinde maddi ceza mekanizmalarının devreye alınmasının faydalı olacağını düşünüyoruz” dedi.

‘SGK paylarında indirim’

SGK primlerinde işçi ve işveren paylarında indirim sağlanması, düzenli ödeme yapan mükelleflere SGK priminde uygulanan mevcut indirimlerin yükseltilmesi, teşviklerdeki bürokratik süreçlerin azaltılması, iş gücünün üretken yatırımlara yönlendirilmesi için dönüştürücü politikaların hayata geçirilmesi gerektiğine de işaret eden Özgener, şöyle devam etti: “Gelir vergisi dilimlerinin günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini de fırsat buldukça dile getiriyoruz. Özellikle, ücretlilere uygulanan gelir vergisi basamaklarının önemli ölçüde açılması gerektiğini düşünüyoruz. Gelir vergisinin birinci basamağı geçmişte brüt asgari ücretin 22 katı iken, mevcut durumda 6 katına geriledi. Uygulanan gelir vergisi oranları işçilik giderlerini yükseltiyor, ancak çalışanlarımızın aldığı net ücreti ise önemli oranda düşürüyor. Bu nedenle, gelir vergisi basamaklarının yeniden düzenlenerek her yıl yeniden değerleme oranında artırılması gerektiği inancındayız. Bir diğer konu ise, teminatlarla ilgili. SGK ve vergi borcu olan işverenler borçlarını taksitlendirmek istediklerinde, borç miktarı 50 bin Türk Lirası üzerinde ise teminat isteniyor. Söz konusu düzenleme 2008 yılında hayata geçirilmişti. Aradan geçen süre içerisindeki enflasyon ve günümüz ekonomik şartları dikkate alınarak bu rakamın en az 500 bin Türk Lirası olarak güncellenmesi ve her yıl yeniden değerleme oranında yükseltilmesi gerektiği kanaatindeyiz.”

İş dünyasının girdi maliyetlerinin yükselmesi ile mücadele ederken, haftalık çalışma saatlerinin 45 saatten 40 saate indirileceği konusundaki değerlendirmeler nedeniyle tedirginlik yaşadığını da dile getiren Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuda kamuoyunun rahatlamaya ihtiyacı var. Ülkemiz, diğer ülkelerle eşit şartlarda yarışabilmek için üretimini ve ihracatını artırmak durumunda. Böyle bir ortamda, çalışma saatlerinin indirilmesi üretimimizi olumsuz etkileyecektir.

Çalışma saatlerinin azaltılmasının, özellikle 3 vardiya halinde çalışan işletmelerin 4 vardiyaya çıkmasının, işletmelerimize ek yük getireceğine inanıyoruz. Bu sebeplerden dolayı, mesai saatlerine yönelik düzenlemelerin iş dünyamız ile istişare edilmeden hayata geçirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bir diğer önerimiz ise, İş Kanunumuzda yer alan esneklik hükümlerinin işletmelerimizin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden güncellenmesi. Esnek çalışma biçimlerinin istihdama katkısını azaltan mevzuat katılıklarının ortadan kaldırılmasının önem taşıdığı inancındayız. Ayrıca belirli iş sözleşmelerinde objektifliğin aranmaması ve güncel uygulamada 2 ay olan denkleştirme sürelerinin 4 aya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yanı sıra; gençlerin iş hayatına katılımının teşvik edilmesi amacıyla esnek, uzaktan ve kısmi süreli çalışma koşullarının geliştirilmesi konusunda gerekli düzenlemelerin yapılmasını da önemli buluyoruz. Günümüz dünyasında gençler uzun süreli çalışma saatlerine uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Bu nedenle, çalışma saatine dayalı mesai anlayışından “işin tamamlanması” kavramını merkeze alan iş süreçlerinin geliştirilmesi iş dünyamız açısından önemli bir adım olacak.”

‘İstihdam teşviği yeniden başlamalı’

İmalat ve bilişim sektörlerine yönelik istihdam teşvikinin süresinin 2022 yılı itibariyle sona erdiğini hatırlatan ve istihdamın artırılmasına büyük katkı veren söz konusu teşviğin tekrar uygulamaya alınması gerektiğini söyleyen Özgener, “ Bununla birlikte, sosyal güvenlik yükümlülükleri ile ilgili sehven yapılan hatalardan dolayı istihdam teşviklerinin kaldırıldığını görüyoruz. Söz konusu durumlarda sadece hata yapılan ay özelinde teşviklerin iptal edilmesinin daha doğru bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyoruz” diye konuştu.

‘Tarım istihdamında yüzde 85 kayıt dışılık var’

İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de tarımsal istihdamla ilgili önemli sorunlar olduğuna değinerek, şunları söyledi: “85 milyonu aşan nüfusumuz ile dünyanın en kalabalık ülkeleri arasında 18’nci sırada yer alıyoruz. Yapılan projeksiyonlara göre de nüfusumuzun 2069 yılına kadar 108 milyona çıkarak en yüksek değere ulaşması bekleniyor. Uzun yıllar önemine eşdeğer bir ilgi göremeyen tarım sektörü, pandemi, iklim krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi gelişmelerin ardından artan gıda güvencesi riskleri nedeniyle herkes ve her ülke için daha da stratejik hale geldi. Üstelik gıda enflasyonunun neden olduğu ekonomik sorunlar hepimizin malumu. Sahip olduğumuz tarımsal üretim potansiyeli nedeniyle dünyanın şanslı ülkelerinden birisi olduğumuzu söyleyebilirim.

Milli gelir içerisindeki payı yüzde 6’lara gerilese de toplam istihdamın önemli bir bölümü hala tarım sektöründe yer alıyor. 2023 yılı son çeyreği itibariyle de toplam istihdam edilenlerin yüzde 14’ü yani 4,5 milyon kişi tarım sektöründe çalışmakta. Aileleriyle birlikte düşündüğümüzde yaklaşık 18-20 milyon vatandaşımız bu sektörden geçimini sağlıyor diyebiliriz. Ancak, tarımsal istihdamla ilgili önemli sorunlarımız var. Tarım, kayıt dışı istihdamın en yoğun olduğu sektör. Yapılan hesaplamalar yüzde 85 oranında bir kayıt dışılık olduğunu gösteriyor. Ne kadar tarım işçisi var? Hangi şartlarda çalışıyor? İşveren ve işçi arasındaki sorunlar nasıl çözülüyor? Tarım işçilerinin sosyal güvenlik sistemine dahil olmamasının getirdiği sorunlar ve ekonomik yükler nedir? Maalesef hiçbirini net olarak bilemiyoruz” dedi.

Bir diğer konunun ise tarımda özellikle gezici mevsimlik işçi olarak çalışanların durumu olduğunu ifade eden Kestelli, “ Belirsiz ücret, barınma koşullarının elverişsiz oluşu, beslenme, güvenlik, sağlık, eğitim, ulaşım konularındaki yetersizlikler bu sorunların başında geliyor. Bu konuda işçi ve işverenin hak ve sorumluluklarını belirleyen mevzuat düzenlemeleri bulunsa da pratikte denetim eksikliği nedeni ile uygulama oranının çok düşük olduğunu biliyoruz.Tarım ile ilgili bir diğer tespitimiz de birçok sektörde olduğu gibi çalışacak işçi bulmada yaşanan sorunlar. Bölge ve alt sektör ayırımı yapmadan sahayı dolaştığımızda hemen herkes aynı şikâyeti dile getiriyor. 3 milyon işsiz, 3,6 milyon çalışabilecek olan ama işgücüne dahil olmayan toplam 6,6 milyon vatandaşımız varken tarımda işçi bulunamamasının nedenlerini iyi analiz etmeliyiz.”

‘Kobiler maliyetlerin altında eziliyor’

Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da “Üretim yoksa kalkınmak hayaldir” diyerek, özellikle Kobi’lerin maliyetlerin altında ezildiğini söyledi.

Yorgancılar, şunları kaydetti: “Enflasyondan kutuplaşmaya kadar birçok etken üretimin sürdürülebilirliğini oldukça zorlamaktadır. Küresel enflasyon ortamında arz-talep dengelerindeki değişim sürecinin çıktısı, talep daralması ve yavaşlama olmuştur. En büyük ihracat partnerlerimizde PMI verileri de bu yavaşlamayı teyit etmektedir. İşte bu noktada, işçilik maliyetleri hiç olmadığı kadar sanayicinin üzerinde bir yük oluşturmaktadır. Böyle bir süreçte; Yüzde 99’u KOBİ olan bir yapıda, ihracatımızın yüzde 32’sini gerçekleştiren KOBİ’lerimiz bu maliyetlerin altında adeta ezilmektedir.

Özellikle de emek yoğun sektörlerde, işçilik maliyetlerinden dolayı yurtdışında üretimin tercih edilmesi hususu iyi değerlendirilmelidir. Pazara girmek, yeni müşteri edinmek çok zor iken, devamını sağlamak daha da güçleşmiştir. Rekabet edebilmek için maliyetleri kontrol etmek gerçeği ile karşı karşıyayız. Diğer yandan, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ülkemizi hedeflerine ulaştıracak bilgi bazlı sanayi yolunda, ara elemana ulaşamamak, nitelikli eleman bulamamak, beyin göçü en önemli risklerimiz arasındadır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir